Ana içeriğe atla

1 MAYIS

Bugün işçinin ve emekçinin bayramı.
Hangi işçiye verdiği emeğin karşılığı veriliyor? İşçiler olmasaydı o patronlar bugünlere gelebilirler miydi? Cevap açık ve net tabi ki de hayır!

Patronlar gün geçtikçe sermayesini arttırıyorsa bu sömürülen işçinin emekçinin alın teri sayesindedir.
Bir binayı inşa edecek işçi olmazsa müteahhit o evleri haddinden fazla pahalıya satabilir mi? Kural basit işçi çalışır patron kazanır.  Aslında tek suçlu işverenler değil bizi yönetenler de hiç mi noksanlık yok? Hiç mi hata yok? Siyasetçilerimiz yine her 1 Mayıs'ta olduğu gibi TV'lere çıkıp itiyat haline getirdikleri o müziç açıklamalarıyla göz boyayıp sonraki gün emekçileri unutup keyif çatmaya devam edecekler. Toplum olarak bunlardan kendimize de pay çıkarıp öz eleştiri yapmamız lazım vurdumduymaz bir toplum olduğumuz kadar keşke azıcıkta ihtiyatlı bir toplum olsaydık... 


Günlük 50-60 lira gibi yevmiyeyle 15-16 saat ağır koşullarda çalışanlar var. Aslında tam olarak ipin incelip koptuğu yer burası; 1856 yılında Avustralya da yaşayan taş ve inşaat işçileri kendilerine yapılan istihfaflara karşı dayanamayıp Günde 8 saat mesai yapmak istiyoruz diyip iş bırakma eylemi gerçekleştirdiler.

Bu eylem dünya da büyük bir ses getirdi. Tüm emekçilere büyük bir cesaret ve umut kaynağı oldu. Bu eylemin ardından Amerika da yarım milyon işçinin katıldığı belirtilen büyük bir gösteri gerçekleştirildi. Ayrıca siyahilerin o dönemde parka gitmeleri bile yasaktı ama beyazı siyahisi yek vücut olup kararlı mukavemetle birliğin gücünü gösterip siyahilerle beraber yasaklı olan parka yürüdüler! Tüm emekçiler, ezilenler taleplerini daha gür bir sesle tebarüz etmeye başladılar.

Türkiye de ise ilk kez 1923 yılında yasal olarak işçi bayramı ilan ediliyor 1924 yılında kutlanması yasaklanıyor Daha sonra 1925 yılında ise Takrir-i Sükûn isimli bir kanun ile yasaklanıyor bu ne kadar da abes bir durum! Neden yapıldığının muhasebesini ise sizlere bırakıyorum.
Günümüzde hâlâ işçiler sömürülmeye, istihfaflara,tahkir edilmeye, haddini aşan uzun mesai sürelerine maruz kaldıkları muayyen bir şekilde ortada maalesef bu sömürü düzeni artık bir itiyat haline gelmiş durumda. Var olan bu hegemonyadan müteessir olunmuyor ki bu düzen böyle devam ediyor... Yöneticilerimizin bu konuda daha çok duyarlı olmalarını umuyorum

Olayı tek bir cümleyle hülâsa etmek gerekirse Emekçiler toplumun yapıtaşıdır!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEDEN DİNDEN UZAĞIZ?

 Yıllar önce Kuranı açıp okurken birden bire bir soru aklımda belirdi. Yahu ben bu kitabı okuyorum ama islam dünyasına hatta Kuranın evrensel bir kitap olduğu gerçeğini de ele alırsak tüm insanlığa vermek istediği mesaj nedir? Allah neler emrediyor? Arapça anlamadığım için bizler gerçekten emredileni yani yapmamız veya yapmamamız gerekenleri gerektiği gibi uyguluyor muyuz? Gibi vb. soru silsilesine kapılıp gittim. Uzun bir sorgulama sonucunda bize dayatılan kalıbın dışına çıkmayı başarıp kutsal kitabımızı anladığım dilden okuma kararı aldım. Sadece meal ile yetinmeyip tefsirini de okudum ve anladım ki bireyin kendi gelişiminde, ilerleyişinde en büyük müsebbib merak etmek ve sorgulamaktır. Çeyrek asırlık ömrümün tecrübelerini de ele alacak olursam üzülerek dile getiriyorum ki Müslümanların inandığı Allah ile Kuranı bizlere indiren Allah arasında çok ama çok fark var. Müslümanlar dinden uzaklaştırıldı mı yoksa zaten dinden uzaklardı da dinleri ile bütünleşemediler mi diye çok düşün...

BU ZÜL'Ü KENDİNİZE ADDETMEYİN

  Bir köşe yazısı okuyorum kendimi olay örgüsüne kaptırmış gidiyorum. Nedendir bilmem birden yıllar önce karşıma çıkan cüruf kelimesi aklıma geldi. Kelimeyi ilk gördüğüm vakit bir anlam verememiştim daha önce duymadığım bir kelimeydi. Tabi merak edip hemen anlamına bakmıştım. Erime durumundaki demir dışkısıymış, yani tabiri caizse değeri olmayan çöp diyebiliriz.  Bazı insanlar da böyle değil mi? Hiçbir faydaları yoktur düşünemezler ne için yaşadıklarını dahi bilmezler, ceplerindeki üç kuruş para dışında bir şeyden haberleri yoktur kendilerine insanım deyip yaşadıklarını zannederler. Tabi kendilerini insan diye nitelendirirler ama tıpkı bir bitki gibi, tıpkı bir hayvan gibi düşünme yetisi olmayan sıradan bir canlı olduklarını farkında değiller.  Bu tipler genellikle ben merkezci kendinden başka kimseyi düşünmeyen bencil kimselerdir.  Birçok insanın hayatında bu tarz insanlar muhakkak vardır çünkü böylesi bir toplumda sayıları azımsanmayacak kadar fazladır. Her...