Ana içeriğe atla

BİR YAZARI ANLAMAK



Bu yazımda Kürt edebiyatında yeri çok farklı olan büyük bir yazara değineceğim. Kitap okumayı onunla sevdim. Kaleme aldığı trajik olayları okurken o anları bizlere yaşattıracak kadar büyük bir yazar! 


Yeni bir edebiyat yaratmak için İsveçin o soğuk kentinde kendisi için oluşturduğu küçücük çalışma odasında sabahlara kadar çaresizlik içinde yılmadan çalışarak kendi içinde savaşan bir isim. 


"17 yaşıma kadar kendi anadilimde okuma ve yazma bilmiyordum." diye anlatır kendini. Aslında her şey de burada başlıyor. Baskılara boyun eğmeyip kendi halkının sesi olmaya karar veriyor.


Bizler Rindin ne olduğunu onun sayesinde öğrendik. Eğitim gördüğü yabancı dili bilmediği için yediği tokattan sonra anadilimizin önemini onunla anladık. Kitaplarıyla her zaman halkının sesi oldu.


Kürtçe'nin yasaklı olduğu o korkunç ve karanlık dönemde ülke genelinde egemen dil olan Türkçe ile yazmayı reddedip kendi diliyle yazmayı tercih etti.


Amed sokaklarını süsleyen o muhteşem taşların zarafetini, Amed'in Sur sokaklarında bulunan o muhteşem avlulu evlerin şatafatını, avlulu evin için de bulunan nar ağacının verdiği o huzuru kendisinin kaleminden okuyup öğrendik!


Özellikle Y kuşağının üzerinde büyük bir etki bırakmıştır. Y kuşağı onun sayesinde Celadet Bedirxan, Evdale Zeynike gibi değerli isimleri tanıdı. Bugün halkımız bu değerlerimizi tanıyor ise onun kırılmayan kalemi sayesindedir.


Kendisini okuyanlar şu an kimden bahsettiğim hakkında fikir yürütüyordur. Doğru tahmin ettiniz modern Kürt edebiyatının yaratıcısı Mehmed Uzun'dan bahsediyorum. 


Her ne kadar kendi şahsı ile tanışamamış olsamda kitapları ile tanışmam yıllar öncesine dayanıyor. Babamın satın almış olduğu koliler dolusu kitapların içerisinde yer alan o muhteşem kitaplarına denk gelmemle oldu. 


Eserleri bende derin ve kalıcı bir etki bırakmıştır öyle derin bir etki bırakmıştır ki okuduğum ilk kitabını asla unutmam! "Zincirlenmiş Zamanlar Zincirlenmiş Sözcükler" okuduğum ilk kitabıydı. 


Kitabı ilk gôrdüğümde ismi dikkatimi çekmişti ama kitabın konusu hakkında herhangi bir fikir yürütememiştim. Okuduktan sonra anladım ki zamanın hatta sözcüklerin bile  bizim için durduğu hiçbir anlam ifade etmediği ve yaşadığımızı zannedip aslında hiç yaşamamamızmış.


Üstad eğer sesim bir yerlerden sana ulaşıyor ise bizler zindanların o kahreden acımasız soğukluğunu senden öğrendik! Bizler Meto'nun elindeki dövme yüzünden elini yakıp korkunun cesareti yendiğini senden öğrendik! 

Bizler Evdale Zeynike'nin Guleye olan efsanevi aşkını senden öğrendik. Bizler Evdalê Zeynike'nin Gule'yi sevdiği kadar seviyoruz seni ... 

Sen ölmedin sen yaşıyorsun sen hâlâ kitaplarınla milyonlarca insana umut oluyorsun onca baskıya rağmen kırılmayan o kalemin insanların durup düşünmesine vesile oluyor.


Mehmed Uzun... 

Sana hasretini çektiğin, ilham aldığın şehir Diyarbekir'den yazıyorum. Seni anlatmaya kelimeler yetmez. 40 farklı dilden 40 bin kelime olsa, 40 farklı şair bir araya gelse yine de anlatamaz seni ve mücadeleci ruhunu. Sen yaşadığın o çaresizliğe rağmen, çaresizlik içinde uyanık kaldığın o kasvetli gecelere rağmen hiçbir zaman pes etmedin, bizler için yazdın. Okurların olarak bunları farkındayız. Asla yalnız kalmadın ve kalmayacaksın! Göndere diktigin o bayrağı devralıp dalgalandırmaya devam edeceğiz gözün arkada kalmasın üstad.


Mehmed Uzun’un yeni bir Kürt edebiyatı yaratmak için çektiği zulmü bilseydiniz kitaplarına dört kolla sarılırdınız…





Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEDEN DİNDEN UZAĞIZ?

 Yıllar önce Kuranı açıp okurken birden bire bir soru aklımda belirdi. Yahu ben bu kitabı okuyorum ama islam dünyasına hatta Kuranın evrensel bir kitap olduğu gerçeğini de ele alırsak tüm insanlığa vermek istediği mesaj nedir? Allah neler emrediyor? Arapça anlamadığım için bizler gerçekten emredileni yani yapmamız veya yapmamamız gerekenleri gerektiği gibi uyguluyor muyuz? Gibi vb. soru silsilesine kapılıp gittim. Uzun bir sorgulama sonucunda bize dayatılan kalıbın dışına çıkmayı başarıp kutsal kitabımızı anladığım dilden okuma kararı aldım. Sadece meal ile yetinmeyip tefsirini de okudum ve anladım ki bireyin kendi gelişiminde, ilerleyişinde en büyük müsebbib merak etmek ve sorgulamaktır. Çeyrek asırlık ömrümün tecrübelerini de ele alacak olursam üzülerek dile getiriyorum ki Müslümanların inandığı Allah ile Kuranı bizlere indiren Allah arasında çok ama çok fark var. Müslümanlar dinden uzaklaştırıldı mı yoksa zaten dinden uzaklardı da dinleri ile bütünleşemediler mi diye çok düşün...

BU ZÜL'Ü KENDİNİZE ADDETMEYİN

  Bir köşe yazısı okuyorum kendimi olay örgüsüne kaptırmış gidiyorum. Nedendir bilmem birden yıllar önce karşıma çıkan cüruf kelimesi aklıma geldi. Kelimeyi ilk gördüğüm vakit bir anlam verememiştim daha önce duymadığım bir kelimeydi. Tabi merak edip hemen anlamına bakmıştım. Erime durumundaki demir dışkısıymış, yani tabiri caizse değeri olmayan çöp diyebiliriz.  Bazı insanlar da böyle değil mi? Hiçbir faydaları yoktur düşünemezler ne için yaşadıklarını dahi bilmezler, ceplerindeki üç kuruş para dışında bir şeyden haberleri yoktur kendilerine insanım deyip yaşadıklarını zannederler. Tabi kendilerini insan diye nitelendirirler ama tıpkı bir bitki gibi, tıpkı bir hayvan gibi düşünme yetisi olmayan sıradan bir canlı olduklarını farkında değiller.  Bu tipler genellikle ben merkezci kendinden başka kimseyi düşünmeyen bencil kimselerdir.  Birçok insanın hayatında bu tarz insanlar muhakkak vardır çünkü böylesi bir toplumda sayıları azımsanmayacak kadar fazladır. Her...

1 MAYIS

Bugün işçinin ve emekçinin bayramı. Hangi işçiye verdiği emeğin karşılığı veriliyor? İşçiler olmasaydı o patronlar bugünlere gelebilirler miydi? Cevap açık ve net tabi ki de hayır! Patronlar gün geçtikçe sermayesini arttırıyorsa bu sömürülen işçinin emekçinin alın teri sayesindedir. Bir binayı inşa edecek işçi olmazsa müteahhit o evleri haddinden fazla pahalıya satabilir mi? Kural basit işçi çalışır patron kazanır.   Aslında tek suçlu işverenler değil bizi yönetenler de hiç mi noksanlık yok? Hiç mi hata yok? Siyasetçilerimiz yine her 1 Mayıs 'ta olduğu gibi TV'lere çıkıp itiyat haline getirdikleri o müziç açıklamalarıyla göz boyayıp sonraki gün emekçileri unutup keyif çatmaya devam edecekler. Toplum olarak bunlardan kendimize de pay çıkarıp öz eleştiri yapmamız lazım vurdumduymaz bir toplum olduğumuz kadar keşke azıcıkta ihtiyatlı bir toplum olsaydık...  Günlük 50-60 lira gibi yevmiyeyle 15-16 saat ağır koşullarda çalışanlar var. Aslında tam olarak ipin incelip koptuğu ...